-Söyle laooaaoaon!
·Bana mı dedin sen onu, he! Söyle bakalım hangi ağzınla söyledin onu? Ağzına acı biber süreyim mi? He, bana mı dedin, bana mı dedin “söyle laoaoan” diye, he?
·Bana mı dedin sen onu, he! Söyle bakalım hangi ağzınla söyledin onu? Ağzına acı biber süreyim mi? He, bana mı dedin, bana mı dedin “söyle laoaoan” diye, he?
-Evet kahrolası sana dedim, napacan he, napacan!
·E, konuşacam! Sen demedin mi bana, “konuş” diye?
·E, konuşacam! Sen demedin mi bana, “konuş” diye?
-Eee! Ben dedim?
·Bilmem, ben mi dedim!
-Bilmem!
·Sen demediysen kim dedi, ben mi dedim?
-Bilmem, sen mi dedin?
·Eh tabi, ben dedim. Söyle bakalım, ne iş yapıyorsun, çalışıyor musun, avare misin, he?
-Abi, valla genelde çalışıyorum.
·Görevin ne senin?
-Sorgulama işi yapıyorum…Konuş lan! Söyle bak kafamı kızdırma. Ne biliyorsun?
·Bana dedin di mi?
-Eveeeeet, sana dedim, anladın mı, sana, sana!
·Söylicem, söylicem. Gerçi ben şimdi söylersem Türkiye yerinden oynar, 65 milyon insanıyla. Ama, şimdi her şeyin bi vakti var öyle değil mi? Ne demişler; “çay deminde güzeldir”.
-Yaaa! Bak ne güzel söyledin. Bi de ne demişler!
·Ne demişler?
-“Demir tavında dövülür” demişler.
·Yaaa, kim demiş?
-Atalarımız demiş.
·Heee, kime demişler?
-Bize, hepimize demişler.
·Mmmm, peki niye demişler?
-Bilmem, belki bigün birini sorgulamaya çektiğimde bu sözü hatırlatırım diye söylemiş olabilirler.
·Yaaaa!
-Yaaaa, yukarıda geçen paragrafta yazar ne demek istemiş anladın mı? Ya da bu sana bir şeyler anımsatıyor mu?
·Valla, bi düşüneyim. Demir.. eeeh, tavında …eeeh, dövülür.
-Heh işte! Orasını istersen ben düşüneyim. Dövme meselesin diyorum!
·İyi, çok istiyorsan sen düşün o zaman! 2 saniyen vaaar ve dııııt, süreniz bitti! Eee, neyse ben sana aslında başka bir şey diyecektim; mutlu olmanın sadece bir yolu var.
-Nedir o?
·Mutlu olmanın yollarını bilmek! Bak şimdi mesela, içinde bulunduğumuz ortamı görebiliyorsun di mi?
-Evet, görebiliyorum.
·Yaa işte, ben göremiyorum! Şu gözümdeki bezi çıkartırsan ben de görebilirim. Yani ben göremiyorum, sen görebiliyorsun, anladın mı?
-Eveeeet, anladım! Mesela benim elim var ve elimle sana vursam, bi tarafın acır mı?
·Acır!
-O zaman söyle!
·Tabi, ne söylicektim?
-Ne biliyorsan anlat!
·Bişey bilmiyorum!
-Peki, benden günah gitti. (bir el silah sesi)
·Aaaah, ayağımı vurdun!
-Evet, konuşuyor musun!
·Ama hep sabahtan beri ben konuşuyorum, biraz da sen konuş.
-Peki! (bir el silah sesi)
·Aaaah, öbür ayağımı da vurdun!
-Evet, farkındayım, söylicek misin yoksa devam mı edeyim?
·Bana baksana sen, hiç hayatında vuruldun mu?
-Hayııır!
·İyi o zaman sen git. Ben şimdi sana ne desem anlamazsın. Bana vurulan birini getirin.
-Yo, yooo! Gerek kalmıcak zaten. Çünkü birazdan sen vurulacakların yanına gideceksin. Hatta ondan sonra hiç ayrılmıcaksınız birbirinizden. Şimdi sana son kez diyorum, söyle!
·Yahu kardeşim ne söylicem, ne konuşcam. İki saatten beri konuş konuş. Ne söylicem, söylemiyon ki, hayret bişey! Fragmanın başından beri söyle de söyle! Tamam kardeşim ne söyleyim, sen onu bana bi söyle?
-Yaa, harbiden ya! Ben sana söylemedim dimi ne söyliceni?
·Hayır!
-Şey şey söylicem…Millet ne düşünüyor benim programım hakkında?
·Haaaa! Sen onu merak ediyoooon!
-Evet, onu merak ediyom!
·Desene sen o programın sunucususun?
-Hı! Nerden anladın?
·Konuşmandaaan!
-Artık çok şey biliyosun.
·Yo yo! Şaka şaka yaptım.
-(bir el silah sesi)
(Aralık,2000)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder