27 Mayıs 2008 Salı

KELİMELER

İnsanoğlunun kafasındakiler genişledikçe, ayaklarının altındaki yol daralır.
Bu düşünce bana hemen büyük bir alimin şu sözünü hatırlattı: "Öğrendikçe ne kadar cahil olduğumu anladım".

İnsanoğlu yaşadıkça dünya hayatının ne kadar kısa olduğunu anlıyor.

İnsanoğlu için tüm herşey yaşadığı topraklar kadardı. En fazlası güneş ve yıldızlardı. Sonra astronomide ilerledikçe bi bakıma resmin büyüklüğünü gördükçe yani evrenin büyüklüğünü idrak ettikçe bulunduğu toprakları bırakın bulunduğu dünyanın ne kadar küçük kaldığını anladı.

Ve bu zıtlık sırrı hep varoldu gitti.

Bu zıtlıklar bana; cehaletin / ilmin ne olduğunu öğretti.
Bu zıtlıklar bana; görebildiğinde ufkun genişliğini öğretti.
Bu zıtlıklar bana; hassasiyeti öğretti.
Bu zıtlıklar bana; araştırmayı öğreti.

Adeta içine süt dökülmüş beyaz bir kumaştan süzülen süt damlaları gibi kelimeler süzüldü hayatıma. Şıp bir kelime, şıp bir kavram daha, şıp başka bir mana daha.

Yağmur damlalarının düşmesi gibi akmaya başladığını düşündüm kelimelerin. Kelimeler yağıryordu gökyüzünden Allahım! Nasiplen, nasiplenebildiğin kadar. Kaçma kelimelerden, düşsün herbiri yüzüne. Serinliği hisset. Hatta durdur tüm hareketi ve hareketli herşeyi. Kelimeler havada kalsın. Sen yüzünü çarp o kelimelere. Avuçla onları. Zıpla ve elinle dokun. Dilediğince eğlenmene bak.